Ülkenin kralı tüm adamlarını önemli bir konuda sınamak için toplamış. Onları görüp görecekleri en büyük kapının önüne getirerek hepsine "Siz akıllı insanların çözebileceği bir sorunum var. Burada krallığımdaki en büyük ve ağır kapıyı görüyorsunuz. Hanginiz bunu açabilirsiniz?"
Saray mensuplarının bir kısmı hemen derhal "bu mümkün değil, olamaz" demişler. Bazıları kapıyı dikkatle incelemişler. Kapının demirlerinin büyüklüğüne ve sağlamlığına hayranlıkla bakmışlar. Daha sonra aralarında tartışmışlar. Uzun tartışmalardan sonra bu sorunun çözümünün olamayacağına karar vermişler.
Sadece bir vezir kapının yanına giderek elleri ile yoklamış. Açılması için kapıya kuvvetle yüklenmiş. Tam olarak kapalı olmayan kapı da rahatça açılmış. Bütün gerekli olan deneme isteği ve cesaretmiş. Kral da vezirini, gördüğüne ve işittiğine bağlı kalmadan kendi gücünü devreye sokup denemeyi göze aldığı için tebrik edip ödüllendirmiş.
Bu öykü Nossrat Peseschkion'ın Doğu Hikayeleri ile Psikoterapi kitabından alınmıştır.
Masallar, efsaneler ve mitolojik öyküler insan psikolojisi ile ilgili önemli özellikleri aydınlatırlar. Bu öyküde de tüm insanların içinde olan bir özellik ele alınmıştır. Bazı insanlarda deneme isteği ve cesareti oldukça kuvvetlidir. Ama birçok kişide deneme isteksizliği ve korkaklık çok daha fazladır. Konumuz denemeye cesaret etmek veya korkmak.
Korku Aşılamak
Hiçbir anne baba kendisinde olmayan bir şeyi çocuğuna veremez. Örneğin 3-5 yaşlarında küçük bir çocuk denize girmeye kalkıştığında anne babalar ne yapar. Birçok anne baba çocuk denize girmeye kalkıştığında yerinden fırlayıp çocuğu tutar ve uyarır. Denize yönelik olumsuz bir bilgisi olmayan çocuğa kendi korkularını vermeye çalışır. "Ya denizde boğulursa" şeklindeki bir korkuyu adeta bir enjektör ile çocuğun beynine yerleştirmeye uğraşır. Çocuğun tek başına denize girmeye kalkışıp biraz su yutarak da olsa mücadeleyi denemesine izin vermez. Pek az anne baba çocuğunu izler ve karışmaz.
Babam Körfez'e Attı
Ben ilk defa 5-6 yaşlarındayken İzmir Körfezi'nde yüzmeyi öğrenmiştim. Daha henüz yüzme bilmiyordum, babam beni iskeleden denize atmıştı. Tabii ki kendisi de beni iskeleden izliyordu. Ben bağıra çağıra uğraşarak kıyıya kadar kendi çabamla geldim. Ama suyun üstünde kalmayı ve mücadeleyi başarmıştım. Tabii ki daha sonra da tek başıma yüzmeyi becerdim. Bu durum çok basit ve önemli bir deneyimdir.
Eğer babam korkak ve endişeli bir baba olsaydı böyle bir eğitim alamazdım. Oysa toplumumuzda korkak ve endişeli birçok insan vardır. Herkesin kendine göre mantıklı bir nedeni vardır. Denemeyen bir insanın bir şeyler başarması mümkün değildir. En büyük tehlike denemeye korkmaktır.
Öyküdeki vezir kapıya yüklenmeye cesaret etmiştir. Ancak korkularına bir zincir ile bağlı olanlar tabii ki hiçbir şey kaybetmez ve tabii ki hiçbir şey kazanamaz.